Yurtbay Seramik’in, Pelin Olgun moderatörlüğünde gerçekleştirdiği, ‘Mimarın Yolculuğu’ programının konuğu Yeşim Bakırküre, “Yaptığım mekanlarda ürünleri de kendim tasarladığım için dolu dolu bir tasarım süreci geçiriyorum. Detayı da tasarlamak işinize olan hakimiyeti artırıyor.” diyor…
Yurtbay Seramik’in YouTube kanalında yayınlanan, ‘Mimarın Yolculuğu’ söyleşi serisinin yeni konuğu, Ypsilon Tasarım kurucusu iç mimar Yeşim Bakırküre, oldu. Pelin Olgun moderatörlüğünde İstanbul’un simge mekanlarından Karaköy Lokantası’nda gerçekleştirilen söyleşide Yeşim Bakırküre, öğrencilik yıllarından başlayarak mesleki yolculuğunu, mimariye bakışını, Karaköy Lokantası’nı ve güncel projelerini anlattı.
Mimar babası ve tekstil desinatörü annesi sayesinde çok yaratıcı bir ortamda büyüdüğünü belirten Yeşim Bakırküre, “Güzel sanatlar ile ilgili bir branş seçmeyi çok istemiştim. Çocukluğumdan beri hep resim yapardım. Boya kalemleri, kağıtlar yok olurdum onların içinde. İlkokulda resim yapmayı seven ve beni bu konuda çok teşvik eden bir öğretmenim vardı. O günün koşullarında, yaptığımız resimleri uluslararası yarışmalara gönderirdi. O yarışmalardan ödüller aldım, bu da severek yaptığım şeyin iyi bir şey olduğunu bana gösterdi, daha da teşvik eti. İç Mimarlık okudum, tabii bunda babamın mimar olması da etkili oldu” diyor.
Üniversite yıllarında Koleksiyon Mobilya’da staj yaptığını ve daha sonra çalışmaya devam ettiğini aktaran Bakırküre; bu dönemde mobilya tasarımını öğrendiğini, ürün tasarımına ilgisinin arttığını, malzemeyi tanıdığını ve detay öğrendiğini söylüyor. Birikimleri toparlayıp, biraz deneyim de kazandıktan sonra hem mekan hem ürün tasarımında çalışabilmek için 1999 yılında kendi ofisimi kurdum” sözleriyle Ypsilon Tasarım’ın kuruluş sürecini anlatıyor.
Mekan tasarımında bütünü kurgulamak; ürün tasarımında detaya inmek önemli
“Mekan tasarımında biraz daha bütünü kurgulamak önemli, daha dışarıdan bakmanız gerekiyor” diyen Yeşim Bakırküre, şöyle devam ediyor: “Ürün tasarımında detaya iniyorsunuz. Yaptığım mekanlarda ürünleri de kendim tasarladığım için ‘detaylarla bütünü nasıl bağdaştıracağım’, ‘bütüne katkısı nasıl olacak bu detayların’, hepsini düşünme fırsatım oluyor. Dolu dolu, kontrol halinde bir tasarım süreci geçiriyorum.
Detayı da tasarlamak işinize olan hakimiyeti artırıyor. Tasarım yaparken detayı da içinde tasarlıyorum ve mümkün olduğu kadar detayları yormamak istiyorum. Basit, sakin olmalı ürün ya da mekan, kullanıcıyı yormamalı. Detayı sadeleştirmek çok büyük bir efor ama bende çok büyük bir motivasyon.”
Ürünü mekanın iskeleti haline getirmeyi seviyorum
Yeşim Bakırküre, mekan tasarımlarında yalın ve geometrik çizgilerin öne çıktığının hatırlatılması üzerine şunları söylüyor: “Tasarımlarımda sistem kurgulamayı seviyorum, bu da sonunda böyle bir etki yaratıyor olabilir. Genelde ürünü mekanın iskeleti haline getirmeyi seviyorum. Üründe de bir modülasyondan çıkan çoğalma, kompozisyonlar ilgimi çekiyor. Yani öyle bir modül yapayım ki, pek çok çeşit bir araya gelebilsin ve mekana bir karakter katabilsin. Bunlar bir araya geldiğinde de modülü modül olarak değil bir bütün olarak algılıyorsunuz. İşte o zaman mekanın atmosferini sağlayan önemli bir öğe haline geliyor. Mekanda kullandığım ürünleri tasarlamayı bu esneklik için, bu yaratıcılık için tercih ediyorum.”
Seramik inovasyona açık bir malzeme
Seramikle ilgili görüşlerini aktarırken, söyleşinin gerçekleştirildiği Karaköy Lokantası’ndan da bahseden Yeşim Bakırküre, “Bu projeye kadar seramiği mekan tasarımlarında hazır ürün olarak değerlendirdim. Arada ürün tasarımlarında porselenle çalıştım. Malzemenin doğasını, üretim tekniklerini ve nelerle, nasıl o sınırları genişleteceğimiz benim için çok ilgi çekici. Burada kullandığımız seramiklerin tasarım süreci malzemenin özelliklerini bilerek standart üretim tekniğinin dışına çıkarak geliştirdiğimiz bir seramik” diyor.
Seramiğin inovasyona açık bir malzeme olduğunu vurgulayan Bakırküre, “8 bin yıldır kullanılan, hem doğa dostu, insan dostu, hem de imkanları çok geniş bir malzeme. Farklı içeriklerle çok başka şeyler ortaya çıkabiliyor. Bu unsurlar da beni bir tasarımcı olarak bu malzemeyle çalışmaya teşvik ediyor” şeklinde konuşuyor.
İthafta bulunduğum şey Karaköy Lokantası’nın kendi kimliği
Yeşim Bakırküre, Karaköy Lokantası ile ilgili ise şunları söylüyor: “Bir önceki yerden kazandığı atmosferi, tasarımı tekrar etmeden buraya taşımak istedim. Bu lokanta bir İstanbul lokantası, İstanbul deyince akla boğaz, deniz geliyor… Bunu yeni mekanın içine taşımayı arzuladım. Bu yapılan tasarımla 3 boyutlu seramiklerle üzerine aldığı ve gün boyu değişen ışıkla bir hareket var, deniz dalgasındaki ışıklar gibi. Bende bu hissi uyandırıyor, motivasyonum bu oldu.
Önceki mekan herkes tarafından çok beğeniliyordu. Orada kullanılan ana karakter olan duvardaki turkuaz çiniler eski olan binayla ortak bil dil oluşturuyordu. Burası ise modern bir otel binasının bağımsız girişi olan zemin katı. Aynı şekilde restoranın işletmesinde de bazı yenilikler söz konusuydu. Dolayısıyla onları dikkate alarak atmosferi tekrar ederek ama tasarımı tekrar etmeyerek, onlara has, zamansız bir tasarım anlayışı ile çalışmayı doğru buldum. Çünkü belli bir dönemde ithafta bulunmak buraya uygun düşmeyecekti. İthafta bulunduğum şey aslında Karaköy Lokantası’nın kendi kimliği.
Tasarım sürecinde sınırları avantaja dönüştürüyoruz
Yeşim Bakırküre, tasarım süreciyle ilgili ise şöyle konuşuyor: “Tasarım aşaması benim için zor değil, o mücadele hoşuma gidiyor. Müşteri ile iyi bir diyalog kurup ondan bolca veri almaya çalışıyoruz. Tasarım sürecinde sınırları avantaja dönüştürüyoruz. Ama bunun bir de üretim ve uygulama süreci var. O biraz risk taşıyor. Çünkü söylediğinizi en iyi şekilde icra edecek uygulamacılara ihtiyaç duyuyorsunuz. Bu noktada doğru iş birlikleri kurmak zorundasınız. Buna çok önem veriyorum. Yıllardır birlikte çalıştığım atölyeler var. Sonuçta bir işi tek başına yapmıyoruz; o iş birliklerinden de faydalanmak gerekiyor.”
Öğrenci yarışmalarında derece almasanız bile her türlü kazanıma sahip oluyorsunuz
Öğrenci yarışmalarının öğrenciler için çok önemli ve teşvik edici olduğunun altını çizen Yeşim Bakırküre, “Öğrenciyken pek çok şey teoride kalıyor ama böyle yarışmalarda kendilerini sınıyorlar, ne kadar farklı düşünebildiklerini görüyorlar. Her türlü kazanıma sahip oluyorsunuz derece almasanız bile; deneyim, bilgi, motivasyon ve pratiklik kazanılıyor” diyor.
Zeki Yurtbay Tasarım Ödülleri’nin bu yılki teması olan “Boz Yap Boz Yapma”nın kendisine daha önceden yaptığı bir işi hatırlattığını sözlerine ekleyen Bakırküre Bakırküre, “Bir banka, üniversite kampüslerinde kullanılmak üzere bir bank tasarımı istemişti. Bu tasarımı geleneksel mozaiklerden çıkarttığım, sadeleştirdiğim formlar ile gene modüler olarak tasarladım. Bir araya geldiklerinde farklı bütünlere ulaşıyor, kullanıcıyı oyuna davet ettiriyordu” şeklinde konuşuyor.
Motivasyonumu seramik alanına kaydırdım
Güncel projelerinden de bahseden Yeşim Bakırküre, şunları anlatıyor: “Yakın zamanda Eminönü’nde Kurukahveci Mehmet Efendi için sergi ve kitaplık projesi bitirdik. Eski binalarının yanında Han Tümertekin’in yaptığı yeni bir binanın içinde dükkan, kitaplık, kapsamlı bir kahve kütüphanesi ve kurumun tarihini ve hikayesini anlatan bir sergi hazırladık.
Bunun dışında şu an motivasyonumu seramik alanına kaydırdım. Seramik benim için cazip bir malzeme haline geldi, kendi ürünlerimi seramikle hazırlamak, tasarlayıp üretmeyi planlıyorum.”
Mimarın Yolculuğu'nda Yeşim Bakırküre söyleşisini linkten izleyebilirsiniz.